Arkadaşlarınızla sohbete ev işleri sözcüğüyle başlamayı bir deneyin de görün. Hemen burun kıvırmalar başlar, dudaklar büzülür, gözler kısılır, sesler kesilir. Ev işleri dendiğinde sıkıntı ve sancılar ardı sıra gelir. Ev işinden söz edildiğinde yüzü, az önce ovarak parlattığı bakır tencereler gibi ışıldayan kadın pek ender bulunur.
Şimdi itiraf edelim ki, ev işleri sıkıcıdır. Bu işleri yapacak birini tutmak hepimizin işine gelir. Şahsen ben, evde devamlı bir kadın bulundurmayı nasıl sağlayacağım, hiç değilse evin her yanına savrulmuş eşyaları toplayıp ortalık süpürecek, yerdeki gazeteleri katlayıp, bir- iki cam silecek arada bir de elektrikli süpürgeyle büyük temizlik yapacak birini nasıl bulacağım konusunda hayli kafa patlattım.
Ev işlerinin en beter yanı, eğlendirici olmadığı gibi üstelik zorunlu olmasıdır. Çoğumuzun derli toplu bir evde yaşamanın uygun olduğuna inanarak yetiştirildiğini sanırım. Bu elbet her an için evin pırıl pırıl olması gerektiği anlamına gelmez ama genellikle misafir kabul edebilecek durumda olması beklenir. En azından, arabanın anahtarları ya da önemli faturalar gibi şeyleri kolayca bulabilmelisiniz. Birinin sahiden üstüne oturabileceği boş bir sandalye ya da yemek masasının üstünde bir sandviç yiyebilecek veya yapılacak işlerin listesini yazabilecek bir köşe bulundurmak her zaman geçerlidir.
Gereği kadar temiz bir evde yaşamak insanı içinde bulunduğuna hoşnut ederken tertemiz ve fazla düzenli bir ev çoğumuzu tedirgin eder. İşte bu tam da yedikleriniz ya da çocukların herhangi bir şeye zarar verip vermedikleri konusunda tedirgin olmaya başladığınız sınırdır. Kimse böyle yaşamaktan hoşlanmaz. Bir ev insanı rahat ettirecek bir yuva olmalıdır.
Arkadaşlarım benim kötü bir ev sahibi olduğumu düşünürler. Ziyarete geldiklerinde hatır sorduktan sonra hemen mutfağa girip tezgahın üstünü temizlemeğe girişirler. Bu durumu bana karşı kullanmazlar ama sanırım ev işlerinde becerikli olmadığımı düşünüyorlar. Aslında sahiden de pasaklı değilim ama kıyıda köşede bana zarar vermeyen örümceklerin ağ ördüğü de doğrudur. Bu minik böceklere karşı kalender davranırım hem tavana kim bakar ki? Ben bakmam, ama kimileri bakıyor.
Örümcek ağı koleksiyonuma laf eden arkadaşlarım yemekte çatalı ağzına götürmeden önce dikkatle inceleyenlerle aynı arkadaşlar. Sanırım bir defasında bunlardan biri çatalında kuruyup kalmış bir yiyecek artığı bulduğundan beri hep derli toplu olamayan mutfağımda hazırladığım leziz yemekleri yerken tereddütteler. Belki de bu nedenle artık hep çubuk istiyorlar.
|