Henüz 30’lu yaşlarımızdayken arkadaşlarla bir araya gelince yaşlanmaya dair şikayet ve endişelerimizi paylaşırdık. Şakayla karışık onlara önceki hayatımda yeni bedenim konusunda siparişlerimi vermiş olduğumu söyleyip, “Hatırlıyorum da 1.85 boyunda yağsız yalnız kastan oluşan 80 kiloluk bir süper kahraman istemiştim. Saçlar siyah, gözler mavi, güneş yanığı ya da esmer (pembe beyaz olmayan) bir ten. Sahiden zeki ve esprili üstelik de cefakar dostlarla çevrili biri “olmayı dilediğimi ileri sürerek sözlerimi şöyle tamamlıyordum, “Bunun yerine saçlarım dökülüyor, incelik şöyle dursun hayli kalıplıyım, çevrem de sızlanıp, yaşlanmaktan şikayet eden insanlarla dolu. Sanırım şimdiki hayatımla ilgili sipariş mektubum postada kayboldu.”
Olabileceğinizin En İyisi Olmak
Gerçek şu ki; neye benzemek istersek isteyelim, ya da benzeyeceğimizi düşünelim, çoğumuzun bize “dağıtılan elle” idare etmesi gerekiyor, ancak birkaçımız manken gibi görünüp mükemmel vücuda sahip olabiliriz. Genetik “rulet tekerinin” dönüp dolanıp dikkat çeken bir beden vermiş oldukları bile her zaman biraz daha çoğunu, elde olandan daha değişiğini istiyor. Daha iyisini istemek, daha iyi bir ele sahip olarak daha büyük avantaj sağlamak için çaba göstermek insanın doğasında var.
|